Gazze’de her çocuk ayrı bir dram

Gazze’de her çocuk ayrı bir dram

Amerikan New York Times gazetesi Gazzeli çocukların dramını derledi.

BİNLERCESİ ÖLDÜ, BİNLERCESİ KİMSESİZ

HALİT MORGDA TEŞHİS ETTİ

Halit ve ailesi, Gazze’nin Deyr el Balah bölgesinde yaşıyordu. Geniş aile üyeleri iki katlı bir binaya sığınmıştı. 22 Ekim günü binaya bombalar yağdığında Judeh ailesinden 68 kişi birden can verdi. Ölenler ortasında 9 yaşındaki Halit Judeh’in annesi, babası, iki erkek kardeşi ve 8 aylık kızkardeşi de vardı. Küçük Halit’e tahminen de dünyanın en güç misyonlarından biri düştü. Morgda aile üyelerini teşhis etmek. Yalın ayak, gözü yaşlı ‘Annemi görmek istiyorum’ dedi. Sonra 12 yaşındaki ağabeyi Halil’i sordu. Kefeni açıldığında yanağını öperek vedalaştı. Küçük bir kefen aralandığında küçük kızkardeşi Misk için bu kere gözyaşı döktü. 8 aylık küçük bebek, üç erkek çocuktan sonra dünyaya geldiğinde meskenin sevinç kaynağı olmuştu. Halid’in küçük kıza “Annem seni kucağına aldığında çok memnun olmuştu” diye fısıldadığı duyuldu. 9 yaşındaki Halid bütün aile üyelerini topluca mezara verdi. Tek tesellisi ise kardeşi Tamer’in (7) hayatta kalmış olması.

KİMSESİZ ÇOCUKLAR ORDUSU

Gazze’deki hastane vazifelileri, acil servislere çok sayıda kimliği belirli olmayan yaralı çocuklar getirildiğini söylüyor. Şifa Hastanesi’nden Dr. Hasan Ebu-Sittah, sahipsiz çocukları ‘Kimliği Meçhul Travma Çocuğu’ diye sınıflandırdıklarını bazen tüm yakınları öldüğü için kimselerin sahip çıkmadığını aktarıyor. Yalnızca ŞifaHastanesi 1500 ailesiz çocuğu kayda geçirmiş.

KEFENLERİ İKİYE BÖLÜYORUZ

Deyr el Balah’taki El Aksa Hastanesi’ne her gün cansız çocuk vücutları getiriliyor. Morg müdürü Yaser Ebu Amar, kefenleri çocuk uzunluğunda modüllere bölmek zorunda kaldıklarını söyleyerek “Çocuk vücutları bize kopmuş ya da parçalanmış halde geliyor. Tüyler ürpertici bir durum. Hiç bu kadar çok çocuğun öldürüldüğünü görmemiştik. Her gün ağlıyoruz. Her gün, çocukları defin için hazırlarken ağlıyoruz” diye yaşanan dramı anlatıyor. Meskenlerinden yurtlarından göç etmek zorunda kalan çocuklar ise ‘ölüm-kalım’ travmasıyla karşı karşılar. Çığlık atarak uykudan uyanıyorlar, “Ölmek istemiyorum” diyerek yardım istiyorlar.

‘OĞLUM YUSUF’UM NEREDE’

Doktor Muhammed Ebu Musa’ya 15 Ekim’de El-Nasr Hastanesi’nde 24 saatlik nöbet yazılmıştı. Han Yunus’taki hastane, İsrail’in inançlı ilan ettiği Gazze’nin güneyinde yer alıyordu. Yakınlardaki patlama sesiyle irkilen Ebu Musa; çabucak karısını aradı. Telefonun karşı tarafından çığlık sesleri yükseliyordu. Çok geçmeden eşi, 12 yaşındaki kızı ve 9 yaşındaki oğlu hastaneye getirildi. Kan revan içindeydiler. Onları sakinleştirmeye çalışırken 7 yaşındaki oğlu Yusuf’un olmadığını fark etti. ‘Yusuf nerede’ diye sordu. Bir komşusu “Allah taksiratını affetsin” diyecek oldu, baba perişan halde hastane içinde koşuşturmaya başladı. Sonunda Yusuf’un cansız vücudunu acil serviste buldu. Spor öğretmeni olan annesi Ravan, “Yusuf çok sevilen bir çocuktu. Güler yüzlüydü. Gülmeyi sever, insanları güldürürdü” diye anlatıyor. İsrail ise Musa ailesinin meskeninin niçin vurulduğuna dair bir açıklama yapmadı.

EMEL VE ESRA KARDEŞLER

Filistinli Yaser Ebu İshak, yaz olduğunda, Gazze plajlarında üç kızına nasıl yüzme öğretmeye çalıştığını anlatıyor. ‘Onları oynarken görmeyi çok seviyordum’ diyen 34 yaşındaki baba, bombardımanda 7 yaşındaki Emel ile 4 yaşındaki Esra’yı kaybetmiş. Atakta Emel ile tıpkı ismi taşıyan annesi de can vermiş. Emel’in âlâ bir öğrenci olduğunu belirten Filistinli baba, konuta geldiğinde ise kızkardeşi Esra’ya nasıl da öğretmenlik tasladığını hatırlıyor. Tıpkı saldırıdaYaser Ebu İshak ve bir yaşındaki kızları Habibe yaralı kurtulmuş. Hastanede tedavi görürken karısı Emel ve enkazdan çıkarılanların bir kısmı birebir gün defnedilmiş. Küçük Esra’nın cansız vücuduna ise sonraki gün ulaşıldığını anlatan baba, “Ona sarıldım, öptüm, vedalaştım. Ne kadar çok ağladığımı Allah bilir” diyor.